Ülkemizde eğitim sisteminde her yıl yaşanan değişim ve dönüşümlerin en dikkat çekici yanlarından biri, üniversite kontenjanlarındaki düşüştür. 2023-2024 eğitim öğretim yılı itibarıyla, özellikle devlet üniversitelerinde açıkladığı kontenjanlarda belirgin bir azalma gözlemleniyor. Bu durum, hem öğrenci hem de aileleri açısından kaygı yaratırken, eğitim uzmanları arasında da tartışmalara yol açıyor. Neden bu kadar önemli bir konu? Gelin, üniversite kontenjanlarındaki bu düşüşün perde arkasını birlikte inceleyelim.
Üniversite kontenjanlarındaki azalma, sadece bir rakam değil, aynı zamanda Türkiye’nin eğitim politikalarının ve demografik eğilimlerinin bir yansıması. Eğitimin her kademesinde yaşanan değişiklikler, üniversiteye giriş sisteminin de değişime uğramasına neden oluyor. Education Policy Institute uzmanlarına göre, devlet üniversitelerinin önceliği kaliteyi artırmak olarak belirlendi. Bu doğrultuda, belirli programlarda kontenjanlar düşürülerek eğitimde niteliğe odaklanılması hedefleniyor.
Öte yandan, bu strateji bazı eleştirmenler tarafından sorgulanıyor. Genç nüfusun yüksek olduğu Türkiye gibi ülkelerde, eğitim fırsatlarının azalması; iş gücü piyasasında nitelikli eleman ihtiyacını karşılamayı zorlaştırabilir. Hali hazırda üniversite tercihi yapacak olan öğrenciler, daha fazla seçeneğe ihtiyaç duyuyor. Ancak kontenjanların kısıtlanması, bu gençlerin hayallerine ulaşmalarını zorlaştırıyor. Uzmanlar, bunun yanında özel üniversitelerin açık kontenjanlarını artırarak, bu durumu telafi edeceklerini öne sürüyorlar.
Diğer bir mesele ise, Türkiye’nin demografik yapısındaki değişimdir. Son yıllarda doğurganlık oranlarındaki düşüş, üniversiteye kayıt olacak gençlerin sayısını doğrudan etkiliyor. 2020 yılında yapılan nüfus sayımına göre, 18 yaş grubu oranında ciddi bir azalma gözlemlendi. Bu durum, üniversite kontenjanlarının düşmesinin yanında, okullaşma oranlarının da etkilenmesine neden oluyor. Yüzde 75 olarak ifade edilen okullaşma oranı, gençlerin eğitime erişiminde yaşanan zorlukların bir göstergesi.
Sosyal anlamda da eğitim alanındaki bu dönüşümün etkileri oldukça önemli. Gençlerin gelişimi için sağlıklı bir eğitim ortamının sağlanması, sosyo-ekonomik geleceğin de teminatı niteliğinde. Ancak mevcut sistemin kısıtlı imkanları gençlerin potansiyellerini gerçekleştirmesini zorlaştırıyor. Eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması adına daha fazla üniversite kontenjanına ihtiyaç vardır. Bu nedenle, devlet ve özel üniversitelerin birlikte hareket etmesi, kaliteli eğitimin herkes için ulaşılabilir olmasını sağlamalıdır.
Bütün bu tartışmaların ışığında, üniversite kontenjanlarındaki düşüş, sadece bir rakam değil, aynı zamanda ülkenin eğitim geleceği açısından kritik önem taşıyan bir konu olarak karşımıza çıkıyor. Eğitim politikalarının gözden geçirilmesi, kalitenin yanında erişilebilirliğin de sağlanması amacıyla stratejik adımlar atılması zaruridir. Eğitimde sağlık ve nitelik arasındaki dengeyi kurmak, hem birey hem de toplum için önemli bir sorumluluktur.
Sonuç olarak, üniversite kontenjanlarında yaşanan düşüş, sadece eğitim alanında değil, geleceğin iş gücü, sosyal yapılar ve ekonomik dinamikler üzerinde de önemli etkiler yaratacak. Eğitim alanında atılacak adımlar, gençlerin hayallerine ulaşmalarında belirleyici bir rol oynayacak. Bu bağlamda, eğitimde etkin ve sürdürülebilir çözümler geliştirmek, ülkemizin geleceği için kritik öneme sahip.